Gazzeli çocukların rengarenk balonları değil; birbirinden acı feryatları arşa salınıverdi:

"Çok yorulduk, ölüp dinlenmek istiyoruz."

"Çok açız, ölüp Cennette doymak istiyoruz."

"Çok üşüyoruz, Cennete gitmek istiyoruz"

"Annem, babam, kardeşlerim öldü, Cennetteler şimdi yanlarına gitmek istiyorum."

"Canım çok acıyor, acımın dinmesi için ölmek istiyorum."

Bunun gibi binlerce söylem var, Gazzeli çocukların ruhunda...

Çocuklar, masum ve günahsızlar; bundan dolayı olaylara yaklaşımları açık ve net, tepkileri ise gerçeklik üzeredir. Onların bu ifadeleri büyüklere, Gazze'nin dışındaki dünyaya şu anlamları içermektedir:

Bizim bu dünyadan ve hiçbir insandan hiçbir beklentimiz kalmadı. Dönüş Allah'adır. Bize yardım edecek hiçbir insan yoktur, tek yardım Allah'tandır. Biz bu dünyaya ait değiliz, dünya sizin olsun ahiret bize yurt olarak yeter.

Bu ahvalde geriye ne kaldı ki?

Bir çocuğu koruyamayan yasalarınız mı; yerin dibine batsın.

Bir çocuğa merhamet etmeyen devletleriniz mi; yerin dibine batsın.

Bir çocuğu aç susuz bırakıp doyuramayan servetleriniz mi; yerin dibine batsın.

Bir zulmü eliyle, diliyle, nefretiyle durduramayan korkakların mevkileri, makamları, itibarları mı; yerin dibine batsın.

Ne, söz söyleyecek dil kaldı.

Ne, yürüyecek yol kaldı.

Ne, sığınacak bahane kaldı.

Herşey tükendi, zalimin zulmünden başka...

Geriye hesabı kaldı. Herkes gücü nispetince vebalini düşünsün.

Gazze soykırımı, bize şunu gösterdi: Dünya'da tek bir tane dahi İslam Devleti yokmuş. İslam'la savaşanların karşısına dikilecek bir tane İslam Devleti yokmuş. Oysa kavimleri, toprakları, yasaları, bayrakları, ticaretleri, makamları için savaşacak ne çok devleti var Müslümanların. Yıllardır süren bu korkunç soykırım sürecinde, Gazze dışından bir tane kahraman siyaset ve devlet adamı çıkmadı Müslümanlar içerisinden.(Yemen istisna)

Tarih utanacak, bu günler yazılırken...